Kaygı bozukluğu (anksiyete), diğer ismi ile de anksiyete olarak nitelendirilmektedir. Bu durum bireyin günlük hayatına oldukça olumsuz yönde etki sağlamaktadır.
Kaygılarımız, vücutlarımızın strese yönelik vermiş olduğu doğal tepkilerdir. Geleceğimize karşı duyduğumuz – endişelerimiz ve korkularımızdır. Örneğin topluluk içerisinde konuşma yapacak olmak veya yeni başlayacak olduğumuz bir işin ya da kursun ilk günü, çoğu bireyin korkulu ve gergin hissetmesine sebep olabilir.
Lakin duyduğumuz kaygı fazla olabilir ve bu durum uzun süreli yaşanırsa bir kaygı oluşturabilir. Bu durum hayatımızı zorlaştırabilir ve kaygı bozukluklarını da birlikteliğinde getirir. Kaygı bozuklukları diğer bir ismi ile anksiyete, bireylerin çevrelerindeki veya kendi vücutlarında bulunan belli uyaranları tehdit ve tehlike olarak yorumlanması sonucu kontrol edilemeyen sıkıntı, korku, endişe ve gerginlik hissetmeleri sonucunda bu hisleri doğuran olay ve durumlardan kaçınma davranışlarına verilen isimdir.
Bireyin tehdit ya da tehlike altında endişelenmesi, kaygılanması veya korkması tam anlamıyla doğal bir içgüdü olarak nitelendirilir. Titreme, gerginlik, çarpıntı, baş dönmesi ya da terleme gibi bedensel olan tepkiler de kaygı göstergeleri olarak nitelendirilir. Lakin bu göstergelerin oldukça şiddetli olması ve uzun süre boyunca devam edip kontrolünüzden çıkması kaygı bozukluğu göstergesidir.